Posts by akamas_03

    1985 yılından beri çalışmaktayım.Emekli noter katibiyim Afyonkarahisar ili veya çevresindeki noterliklerde iş arıyorum. Namık Yanmaz Tel:05519808908

    Kendisini karşılayan sekretere; Nazif Beyle görüşmek istediğini söyledi. Bunun üzerine sekreter birden ciddileşti: "Nazif Bey mi?" dedi. "Evet, Nazif Bey!" diye cevap alınca, hüzünlü bir ses tonuyla "Nazif Bey sizlere ömür efendim, onu kaybedeli dört yıl oldu." dedi.. Hiç beklemediği bu haberle bir acı saplandı yüreğine. "Ya, öyle mi??" diyebildi sadece.


    Hicranlı bir suskunlukla bir müddet öylece kalakaldı. Gözlerine hücum eden yaşlar yanaklarından süzülüp göğsüne damladı. Kendisini toparlayıp "Onun adına görüşebileceğim bir yakını var mı acaba?" diye sordu. "Evet var, oğlu Selim Bey....". Titrek bir sesle "Öyleyse Selim Beyle görüşebilir miyim?" dedi. Görevli hanım, insanda saygı uyandıran bu kibar beyefendiye, "Selim Bey oldukça meşgul bir insan, randevusuz görüşmek pek mümkün olmuyor; ama ben yine de kendisine bir haber vereyim." dedi ve telefona yöneldi..


    Sonra "Kim diyelim efendim?" diye sordu. "Kendimi ona ben tanıtmak istiyorum kızım." cevabı üzerine sekreter dahili telefonu çevirdi. Daha sonra mütebessim bir çehreyle, "Selim Bey sizinle görüşmeyi kabul etti, lütfen beni takip edin." dedi. Beraber merdivenden çıktılar. İnce bir zevkle döşenmiş geniş bir salondan geçip büyük bir kapının önünde durdular, sekreter kapıyı açarak, 'Buyurun!' dedi. O da içeri girdi. Kendisini ayakta bekleyen vakur ve mütebessim gence doğru hızlı adımlarla yürüdü, elini uzatarak, "Merhaba, ben Prof. Dr. Mehmet Baydemir." dedi.. "Bendeniz de Selim Cebeci? Lütfen buyurun, oturun." dedi, genç iş adamı.


    Mehmet Bey, kendisine gösterilen yere oturur oturmaz: "Yirmi üç yıl, tam yirmi üç yıl? Vaktiyle bana burs verip okumama vesile olan insanın elini öpmek için bu ânı bekledim." dedi ve dudakları titredi, gözleri doldu.


    "Ama o büyük insanın elini öpmek nasip değilmiş, bunun için ne kadar üzgünüm anlatamam." Yaşarmış gözlerini kuruladıktan sonra Selim Beye döndü: "Fakat en azından o büyük insanın mahdumunun elini sıkmaktan da bahtiyarım." Misafirin bu sözleri üzerine Selim Bey yerinden fırladı, kulaklarına inanamıyordu. Kelimelerinin her biri birer hayret nidâsı gibi dizildi cümlelerine: "Mehmet Baydemir demiştiniz değil mi, Tosyalı Mehmet Baydemir mi?" Profesör, delikanlının bu heyecanlı haline bir anlam veremeyerek başıyla "Evet" dedi. Bunun üzerine Selim Beyin gözleri sevinçle parladı.


    "Babamla sizi uzun yıllar aradık; ama bulamadık." dedi. Profesörün yanına gelerek iki eliyle elini tuttu, candan bir dost gibi sıktı ve "Sizi karşıma Allah çıkardı." dedi. Bu sözler profesörü çok şaşırtmıştı. "Uzun yıllar beni mi aradınız? Peki ama neden?" dedi. Selim Bey gülen gözlerle profesöre bakarak "Bizdeki emanetinizi vermek için..." deyince, profesörün şaşkınlığı iyiden iyiye arttı. "Emanet mi?" dedi.


    Selim Bey cevap vermeden yerine geçip telefonu çevirdi. Karşısındakine "Gelebilir misiniz?" deyip telefonu kapattı. Mehmet Bey, şaşkın gözlerle Selim Beye bakarken kapı çalındı, odaya iyi giyimli bir bey girdi.


    Selim Bey ona yanına gelmesini işaret etti, sonra kulağına bir şeyler fısıldadı. Gelen kişi bir şey söylemeden geldiği kapıya yöneldi. O çıkarken Selim Bey, misafiriyle tatlı bir sohbete başladı. Sohbetleri koyulaştıkça, çehrelerindeki şaşkınlık, yerini birbirlerine hasret kırk yıllık ahbapların yeniden buluşmalarındaki sevinç, samimiyet ve güvene bırakmıştı. Mehmet Bey yurt dışındaki tahsilinden, araştırmalarından ve yirmi üç yıl boyunca her yıl büyüyen memleket hasretinden bahsetti. Sonra Nazif Beyin duvardaki portresini göstererek, "Bu günlerimi şu büyük insana borçluyum." dedi.


    "Bana yalnızca maddî destek vermedi, mânen de beni hiç yalnız bırakmadı. Yurt dışında tahsil görürken yanlışa her yeltendiğimde hayalen yanımda hazır oldu. ?


    Sana bunun için burs vermedim.? diyerek bana istikamet verdi. Ona her namazımda dua ediyorum." dedi ve gözlerini Nazif Beyin duvardaki fotoğrafına mıhladı. Sonra gözleri portrenin altındaki ilk anda mânâ veremediği diğer tabloya kaydı.


    Son derece şık bir çerçevenin içinde, bazı yerleri yamalı ve tamir görmüş oldukça eski bir çift çorap duruyordu. Biraz daha dikkatli baktığında çerçevede bazı cümlelerin de sıralandığını fark etti:


    "Bir müddet zeytin yiyeceğiz, sonra..."


    Selim Bey, kendisine bir soru sorduğu için başını ona çevirdi; fakat aklı tabloda kalmıştı. Selim Beye cevap verirken tabloya bir daha baktı. İkinci cümle de birinci cümle gibi üç nokta ile bitiyordu:


    "Bir müddet sabredeceğiz, sonra..."


    İyice meraklanmıştı. Bu ilk görüşmeleri olmasaydı, yanına gidip tabloyu iyice inceleyecekti; fakat bu uygun düşmez, düşüncesiyle yalnızca sohbet arasında göz ucuyla merakını gidermeye çalışıyordu. Ancak her seferinde biraz daha artan bir merakın içinde kalıyordu. Üçüncü cümlede:


    "Bir müddet yürüyeceğiz, sonra..." diye yazıyor ve altta böyle birkaç cümle daha sıralanıyordu. Artık aklı hep tablodaydı. Sonunda dayanamayıp, "Selim Bey merakımı mazur görün. Şu tabloya bir mânâ veremedim."


    Selim Bey kendisine has bir gülüş ile misafirine baktı, derin bir nefes alarak: "Malumunuz, babam varlıklı bir insandı. Oldukça iyi bir hayatımız vardı. Sonra ne olduysa her şeyimizi kaybettik. O zenginlikten geriye hiçbir şey kalmadı. Köşkümüzdeki hizmetçiler de gitti. Yemekleri artık annem yapıyordu. Hatırlıyorum da bir sabah, kahvaltıya sadece zeytin koyabilmişti. O zengin kahvaltılarımıza bedel, yalnızca zeytin...


    Şaşkınlık içinde, 'Başka bir şey yok mu?' diye sormuştum. Bu soru karşısında annemin hüngür hüngür ağlayışı gözümün önünden hiç gitmiyor. Annemin ağlayışına mukabil babam: 'Bir müddet zeytin yiyeceğiz, sonra...' dedi ve durdu, güçlü bakışlarını üzerimizde gezdirdi, 'Alışacağız.' dedi. Ve iştahla bir zeytin alıp ağzına attı. Birkaç gün sonra haciz memurları gelip köşkümüzü de elimizden aldılar. Kenar bir mahallede küçük, eski bir eve taşındık.


    Doğru dürüst bir eşyamız da kalmamıştı. Annem bezgin bir sesle: 'Bu evde hiçbir şey yok! Burada nasıl yaşayacağız.' diye haykırdı. Bunun üzerine babam: 'Bir müddet sabredeceğiz, sonra alışacağız.' dedi. Gittiğim özel okuldan ayrılmış, bir devlet okuluna yazılmıştım. Sabahleyin okula servisle gitmeyi umarken, babam elimden tuttu, 'Bu ilk günün, okula beraber gideceğiz.' dedi. Yürümeye başladık. Okul oldukça uzak gelmişti bana, yorulup geride kaldığımı hatırlıyorum.
    Babam kimbilir hangi düşüncelere dalmıştı.


    Geride kaldığımı fark etmemişti. Biraz sonra fark edince bana döndü. İsyan dolu bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Bir an bana ızdırapla baktıktan sonra, yanıma geldi. Bir şey söylemesine fırsat vermeden, kızgın aynı zamanda nazlı bir tavırla, 'Yoruldum.' dedim. Babam oldukça sakin bir şekilde: 'Bir müddet yürüyeceğiz, sonra alışacağız.' dedi.


    Babam her sabah erkenden çıkıyor, geç saatlerde ancak dönüyordu.. Döndüğünde ise küçük odaya çekiliyor, bazen saatlerce orada kalıyordu. Çoğu zaman buradan gözyaşları içerisinde çıktığını görüyordum. Bir gün, merakıma yenilip babamın küçük odasına girdim. Yerde bir seccade, seccadenin üzerinde de bir tespih vardı. Duvarda ise Arapça bir ibarenin altında şu yazı vardı: 'Allah borcunu ödeme niyetinde olanın kefilidir.' Babamın dediği gibi oldu, zor da olsa zamanla alıştık. Bu hal birkaç yıl sürdü.


    Bir gün babam eve çok farklı bir yüz ifadesiyle geldi. Ağlamaklı bir yüz ifadesi vardı. Her birimize bir paket getirmişti..


    Köşkten ayrıldığımız günden beri ilk defa paketlerle eve geliyordu. Bizi bir araya topladı. 'Bugün, benim için ne mânâya geliyor biliyor musunuz?' dedi, kelimeleri boğazına düğümlendi, gözlerine yaşlar hücum etti. Sözlerini kesmek zorunda kaldı. Her birimize hediyelerimizi teker teker verdi ve bizi ayrı ayrı kucaklayıp yanaklarımızdan öptü,
    kendisi de bir koltuğa oturdu.


    Cebinden gazeteye sarılı bir şey çıkardı. O sırada da ağlıyordu. Hepimiz şaşkınlık içinde babama bakıyorduk. Gazeteyi açtı, içinden bir çift yeni çorap çıkardı. Bu gözyaşlarıyla, bir çift çorabın alâkasını kurmaya çalışırken babam, beklemediğimiz bir şey yaptı. Çorabı burnuna götürdü, kokladı, kokladı. Arkasından hıçkırarak ağlamaya başladı.


    Hepimiz şok olmuştuk, tek kelime bile söylemeden bekledik. Babam nihayet kendisini topladı ve 'Bir zaman önce, büyük bir borcun altına girmiştim. Borcumu ödeme niyetiyle yeniden çalışmaya başladığım zaman kendi kendime 'bütün kazancım, borçlarımı ödeyinceye kadar alacaklılarımın hakkıdır. Onların hakkını vermeden ayağıma bir çorap
    almak bile bana haram olsun.' demiştim. Bugün ise, Allah'ın yardımıyla, borcumu bitirdim. Artık kimseye tek kuruş borcum kalmadı." dedi. Sonra gözyaşları içinde ayağındaki çorapları çıkarıp yeni çoraplarını giydi. Ben de o eski çorapları hem aziz bir baba yadigârı, hem de bir ibret nişanesi olarak sakladım. Bu çoraplar her gün bana: 'Paralarını ödeyinceye kadar bütün kazancın alacaklılarının hakkıdır.' diyor?.


    Selim Beyin bakışları bilinmez âlemlere dalarken o, nemlenen gözlerini kuruladı, sonra dönüp duvardaki siyah-beyaz fotoğrafa hayran hayran baktı. "Babanız sandığımdan da büyükmüş Selim Bey. Ben olsaydım öyle müreffeh bir hayattan sonra anlattığınız gibi bir darlıkta, herhalde çıldırırdım."


    Selim Beye döndü ve "Siz ne yapardınız?" diye sordu. Selim Bey kendisine has tebessümü ile: "Bir müddet zeytin yerdim, sonra..." dedi ve gülümsedi.


    O sırada kapı çalındı, biraz önceki beyefendi elinde bir kutuyla içeriye girdi. Kutuyu Selim Beyin masasına bırakıp çıktı. Selim Bey yerinden kalkıp kutuyu alarak Mehmet Beye uzattı. 'Buyurun, yıllarca size vermek istediğimiz emanetiniz.' dedi.Mehmet Bey bilinmez duygular içerisinde kutuyu açtı. İçinden kadife bir kese çıktı. Keseyi açıp içini kutuya boşalttığında merakı iyiden iyiye arttı. Keseden birkaç tane cumhuriyet altını ile bir not çıkmıştı. Mehmet Bey hassasiyetle katlanmış kâğıdı açıp okumaya başladı.


    Sevgili Mehmet Bey oğlum,


    Bazen istediğimizi yaparız, çoğu zaman da mecbur olduğumuzu... Tahsil hayatınız boyunca size burs vermeyi taahhüt etmiştim. Ancak eğitiminizin son altı ayında size burs verme imkânını bulamadım. Bir müddet sonra imkânlarıma yeniden kavuştum; lâkin bu sefer de size ulaşamadım. Dolayısıyla size borçlandım ve borçlu kaldım. Eğer böyle bir borcu gözyaşı ve ızdırapla ödemek mümkün olsaydı, ben bu borcu fazlasıyla ödemiş olurdum.


    Zira sevgili oğlum, bu altı aylık zaman diliminde bursunu verememenin ızdırabıyla kaç gece ağladım onu Rabb'im bilir. Her neyse, bursunuzu tarihlerindeki değeriyle altına çevirdim. Bu altınlar sizindir. Bunlar elinize ulaştığında, borçlarımın tamamını ödemiş olacağım.


    Sevgilerimle, Nazif Cebeci.


    Mehmet Bey neye uğradığını şaşırmıştı. Bu büyük insanın yüceliği karşısında bir çocuk gibi yalnızca ağlıyor, ağlıyordu. Selim Bey de bir hayli duygulanmıştı. Onun da yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Bir ara yaşlı gözlerle babasının siyah-beyaz portresine baktı. Kendisine yıllarca hüzünle bakan gözleri, bu sefer sevinçle bakıyor gibiydi?

    Hazineye ait taşınmaz mallar , 4706 sayılı Kanunun hükümlerine göre satılmaktadır. İdare ile müşteri arasında “Hazine Taşınmazlarına Ait Satış Sözleşmesi” düzenlenir. Sözleşmenin bir örneği müşteriye verilir.

    Taşınmazın satış bedeli tamamen ödenmedikçe tapuda ferağ verilmez.

    3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/3-d maddesi “Hazinece Yapılan Taşınmaz Mal Satışları Hariç Müzayede Mahallerinde ve Gümrük Depolarında Yapılan Satışlar” olarak değiştirilerek, Hazineye ait taşınmazların satış işlemleri Katma Değer Vergisinden müstesna tutulmuştur.

    4706 sayılı kanunun 5 inci maddesi uyarınca, satışı yapılan Hazineye ait taşınmaz mallar satış tarihini takip eden yıldan itibaren beş yıl süre ile emlak vergisine tabi tutulmaz.

    492 sayılı Harçlar Kanunun 58 inci maddesi (a) bendine göre;
    Mülkiyet ve mülkiyetten gayri ayni hakları iktisap edenler, (İktisap eden kişiler birden fazla ise harçları hisseleri oranınca öderler) tahakkuk eden Tapu ve kadastro harçlarını ödemekle yükümlüdürler.
    Ancak, 4706 sayılı kanunun 5 inci maddesi uyarınca, Hazineye ait taşınmazların satış ve devir işlemleri ve bu işlemler sırasında düzenlenen belgeler vergi, resim ve harçtan müstesnadır.

    Kısaca belirtilmesi gerekir ki hazineye ait taşınmazların satışına ilişkin noterliklerimizde işlem yapılmamaktadır.

    Yeğenim için BURSA İli içerisindeki noterlerde katibe olarak çalışmak üzere iş arıyorum. Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim Fakültesi İktisadi ve İdari Programlar Bölümünün İki Yıl Süreli Halkla İlişkiler Bölümünden mezun 8 ay tecrübesi var. Yazım net te çok başarılı, Vezne proğramın da orta yardımcı olursanız çok memnun olurum .Çok başarılı ve çok iyi bir insan.Yardımlarınızı bekliyorum .Saygılarımla


    Şuhut Noterliği
    Başkatibi Namık YANMAZ

    HARÇ VE DAMGADAN MUAF OLAN DEFTERLER
    1-506 sayılı S.S.K.Kanununa ve T.N.B.1986/62 sayılı genelgeye göre;S.S.K.defterlerinin tasdikinden harç alınmaz.
    2-1163 sayılı kooperatifler kanunu 93.Madde 1.fıkra b.Bendine göre;her nevi defterlerin ve ana sözleşmelerin tasdiki ve açılış tasdiklerinde sayfaların mühürlenmesi her nevi harçtan ve damga vergisinden muaftır.
    3-1581 Sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanuna göre;kooperatif bölge merkez birliklerince Noterlere tasdik ettirilecek defterlerle belgelerden yalnız noter ücreti alınıp, harç alınmaz.
    4-Kanun no:2821 sayılı sendikalar (işçi sendikaları) kanunu madde.64.göre ;Bu kanunla noterlere tevcih edilmiş görevler dolayısıyla yapılan işlemler her çeşit vergi resim ve harçtan muaftır.Noter ücretleri bu hükmün dışında olup, yüzde elli indirim yapılır.
    5-Kanun no 1606.Bazı dernek ve kurumların bazı vergilerden bütün harç ve resimlerden muaf tutulmasına ilişkin kanun.
    Madde 1.(Değişik 28.11.1990/3685 2.madde)
    a.)Türkiye Kızılay Derneği,
    b.)Türk Hava Kurumu,
    c.)Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü,
    d.)Türkiye Yardım Sevenler Derneği ve Darülaceze Kurumları ile Darüşşafaka Cemiyeti
    e.) Yeşilay Derneği,kendilerine terettüp eden vergi, harç ve resimlerden, hisse ve fonlardan muaftır.
    6-Kızılay Derneği şubelerince tutulacak defterlerin Noterliklerde tasdiklerinin şart olmadığı ve Noterlikçe tasdik edilmemiş defterlerin muteber kabul edilerek işlem yapılabileceği TNB15.3.1996-13 sayılı genelge.
    7-TNB.nin 1990-28 sayılı genelgesine göre münhasıran petrol arama faaliyetlerinde bulunan kuruluşların defter tasdiklerinde KDV istisnası getirilmiştir.

    Alıntı

    Anladığım kadarıyla ilgili verdiği vekaletnamenin yevmiye numarasını bilmiyor, sadece tarihini, vekalet verdiği kişinin adını ve vekalet verdiği noterliği biliyor.


    arkadaşlar ya bu bilgiler yanlış ise sonuç ne olabilir?


    acaba hangi noterlik geriye doğru arama sistemine sahip ve nasıl ?


    bence en iyi yol kişinin azilname yaptırdığı noterliğe yönlendirmektir.
    Saygılarımla.

    Alıntı


    Namık Bey; 2007/8 nolu Genel yazı gereğince yabancı uyrukluların vasiyetnamelerini TNB ye bildirmemiz gerekiyor, bilginize.
    ----------------------
    Murat bey, diğer arkadaşlarım belirttiği için tekrar yazmadım. Ayrıca Türk Vatandaşlığından çıkanların kayıtları tamamen silinmiyor. Kapalı kayıt olarak belirtiliyor. Bu suretle 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 06.07.2004 tarihli ve 5203 sayılı kanunla değiştirilen 29. maddesi hatırlatılarak, "Bu kanun gereğince Türk vatandaşlığını kaybeden kişiler, kayıp tarihinden başlayarak yabancı muamelesine tâbi tutulur. Ancak doğumla Türk vatandaşı olup da, İçişleri Bakanlığı'ndan vatandaşlıktan çıkma izni alanlar ve bunların vatandaşlıktan çıkma belgesinde kayıtlı reşit olmayan çocukları; Türkiye Cumhuriyeti'nin millî güvenliğine ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, askerlik hizmetini yapma yükümlülüğü ve seçme-seçilme, kamu görevlerine girme ve muafen araç veya ev eşyası ithal etme hakları dışında, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tâbi olmak şartıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler. Kanunun 33 ve 35 inci madde hükümleri saklıdır" hükmündedir." denilmektedir.


    Saygılarımla.

    Alıntı


    Sevgili Murat kardeşim çok güzel bir soru,
    Bence Türk vatandaşlığını kaybeden bir kişi Türkiye'deki haklarını kaybetmediğine göre nüfus idaresine bildirmek lazımdır.
    Ancak vatandaşlığı kaybedenlerin nüfus kayıtları tamamen kapatılıyor ise, ozaman TNB'ye göndermek gerekir diye düşünüyorum.
    İkisine birliktede gönderilebilir.
    ---------------------------
    Sevgili Murat kardeşim , nüfusa bildirirken iki nüsha gönderiyorsunuz.Onlar birisini Ankara'ya gönderiyorlarmış. Bizim Nüfus Müdürlüğünün uygulaması bu yönde.

    Sayın Tanju bey;


    Alıntı

    ………… ili, ilçesi,,, mahalle. pafta, ada 1 parsel .. blok 55 bağımsız bölüm nolu taşınmazı adıma almaya, diye tapu sicil müdürlüğü hisse oranları belli olmadığı için vekaleti kabul etmemiş (hisseli hissesiz diye de yazmıyor) ve 1/2 pay diye eklenti yaptırın mühürletin getirin olur demiş.
    --------------------------------------------------------------------------------------
    yukarıdaki vekaletnamede ki bilgiler tapuya göre mi? yoksa beyana göre mi? yazılmıştır.
    Açıklarmısınız.
    ---------------------------------------------------------------------------------------

    Alıntı

    Şimdi, vekalet verenlerden biri diyor ki;
    ili/ilçesi/mahalle/pafta/parseldeki kayıtlı taşınmazdaki hissemden vazgeçtim. Taşınmazın tamamının .............. adına tescil yapılmasına rıza ve muvafakat ederim. diye. bir muvafakatname ister.
    (İstanbul tapusu sicil müdürlüğü ile vekil olan kişi görüşmüş. olur almışlar.)


    Bende görüştüm tapu sicil müdürlüğü ile böyle bir muvafakatname olmaz.Dediler.
    Madem ki vatandaş buradaki hissesinden vaz geçiyor, neden muvafakatname yaptırtıyor, tapuda diğer kişiye satışını yapsa daha uygun olur.
    Yok benim param çok noter ve Devlet kazansın diyorsa
    Düzenleme temlikname yapıver gitsin. Temliknameden biz, tapu harcından Devlet kazansın.



    ………….. bölgesinde kain ….. ada ve …… nolu parselde kayıtlı taşınmazdaki adı geçen yukarıdaki hak ve hissemin tamamını kayıtsız ve şartsız gayrikabili rücu olmak üzere …………… bedelle yukarıda açık adresi ve kimliği yazılı …………. isimli kişiye temlik ettim. Temlik bedeli olan ………. nakden ve peşinen aldım. Yukarıda vasıfları yazılı taşınmazda hiçbir hak, alaka ve iştirakimin kalmamış olduğunu, temlik alanın ilgili tapu sicil müdürlüğüne müracaatla adına kayıt ve tescil ettirmeye, diğer kanuni belgeleri almaya, yetkili olduğunu kabul ve ikrar ederim."
    Temliki kabul eden ……….. söz alarak dediki." ……….. tarafından bana temliki yapılan .......bölgesinde kain ….. ada ve …… nolu parselde kayıtlı taşınmazdaki hissesinin tamamını bilcümle hukuk ve vecibeleri ile birlikte kayıtsız ve şartsız olarak ………….. bedelle kabul ettim. Temlik bedelini kendisine peşinen ve nakden ödedim. Bu suretle yukarıda devir ve temlik edenin yazılı bulunan beyanlarına aynen katılıyor ve lehime yapılan temliki kabul ediyorum." Dedi


    Saygılarımla.

    Üstadım Cabir bey kardeşim, uzun meslek hayatımızda hangi badirelerden geçtiğimizi her ikimizde biliyoruz tabiiki gelecekte neler olacağı mechul.Belki ben onları göremem.


    Alıntı

    Sevgili Namık bey kardeşim;muhtemelen bu gece uykunuzu kaçırdık zira akşam yazdığım yazıma cevabı gece 02.52,30 sularında vermişsiniz.Verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.


    Uykusuzluk önemli değil, özür ne kelime biz hepimiz kardeşiz, arkadaşız, tabii ki birbirimize yardmcı olacağız. Yoksa yeni katip arkadaşlarımız nereden tatbiki olarak faydalanacaklar.Gerçekte böyle bir konuda sizi kırdı isem asıl ben özür dilerim.


    Üstadım son paragrafında

    Alıntı

    Hoşçakal.diyorsun bir daha yazışma imkanımız olmayacak mı?


    Üstadım, sizin bir kaplıcada devre mülkünüz varmış. Bir haftalığına bana kaç liraya verirsin?
    Aman çok isteme kalbim var.
    Saygılarımla.

    Üstadım Cabir bey;


    Hissedarı olduğum Afyonkarahisar ili, Ömer Termal tesislerinde bulunan B14 nolu devre mülkteki (01.05.2003-15.05.2003) tarihleri arasındaki kullanımımı bedelsiz olarak , T.C. Kimlik nolu .............. isimli kişinin kullanmasına muvafakat ederim.


    şeklinde yapılmış muvafakatlar var.2003 yılında teftiş gördük bu yapılan muvafakatların arasına


    ANKARA, 02.09.1993 tarih, GENELGE 66 'nın 2. bendi diye not koymuşum.


    2- Alınacak harç ve damga vergisi konusuna gelince; 492 sayılı Harçlar Kanunun 42/2. maddesinde, "Menkul ve gayrimenkul mallar hakkında alım, satım, taahhüt ve rehinle ilgili her nevi mukavele, senet ve kağıtlarda değer gös­terilmesi mecburidir. Rehin bordroları hakkında bu hüküm uygulanmaz." de­nilmektedir.


    Taşınmazın kullanımı bedelsiz olarak karşı tarafa bırakıldığından işlemin mahiyeti icabı değer gösterilmesine gerek bulunmamaktadır. Ayrıca 488 sayılı Damga Vergisi Kanunun 10. ve 11. maddelerinde belirtilen değer gösterilmesi mecburi olan işlemler içine de girmemektedir. Bu nedenle işlem üzerinden maktu damga vergisi ve harcın alınması uygun olacaktır. Maliye Bakanlığı Ge­lirler Genel Müdürlüğünden alınan 16 Temmuz 1993 tarih ve 44730 sayılı mü­talaa ile de bakanlığımızın bu görüşüne iştirak edilmiş bulunulmaktadır.


    Müfettiş bunlara hiç bir şey demedi kontrolden geçti.


    Tabii ki ,siz ve diğer arkadaşlarım da haklısınız.Bizim Kanunlarımız, Yönetmeliklerimiz, Tebliğlerimiz üzerindeki yorumlar çok değişik, sanki sümerbank lastikiymiş gibi her yöne çekilebiliyor.Biz hukukçu değiliz, tabiiki yorumlar değişik olabilir ama bu satırları yazarken aklıma Erzurumlu Beşir Kara geldi,şu dizeleri bize ne kadar da çok uyuyor;


    Ne gelecek kandırır, ne de bağlar dün bizi
    Dündende beter etti , her bir gelen gün bizi
    Hesabında değiliz , bundan böyle gelenin
    Felek etmiş, dünyadan sonsuza sürgün bizi.


    Eğer bu muvafakatlarda gelecek müfettişin ters bir yorumu olursa herhalde bizi gelirler müdürlüğüne sürgün eder.Sürçü lisan eyledim ise affola.


    Saygılarımla.

    Alıntı

    Değerli arkadaşım hissedar olmayan bir kişiye diğer hissedarların inşaat yapması hususunda muvafakatname vermeleri ve bu muvafakatnamenin düzenlenmesi anlamında bizim açımızdan bir sakınca yok amma velakin,muvafakatla başkası arazisi üzerine yaptığım bina gayrimenkulün müştemilatı sayılır.Esas hissedarların ölümü halinde yasal mirasçılar derse ki biz bu muvafkatları tanımıyoruz.Topla tasını tarağını git ne etcem ben....Binayı :)kucaklayıp götürmekten başka çarem yok.Baba oğul gibi yakın olanlar belki idare edilebilir ama yabancı için böyle bir işlemin sakıncalı olduğunu düşünüyorum.Selamlar.


    Cabir Üstadımın işaret ettiği şekilde ben yaşadım '' annesi'nin arsası üzerine kızı bir inşaat yaptırtdı, üç yıl sonra anne vefat etti. Kız üç erkek kardeşine sözünü geciremedi.Netice 1zale-i şuyuu'da bitti.Bende sakıncalı görüyorum.


    Ancak arsa bölünebilir nıtelikte ise , ifraz edilip belirlenen arsa üzerine yapılabilir diye düşünüyorum.
    Saygılarımla.

    Üstadım, herhalde yanlış anlamadım,


    Alıntı

    hak sahibi devre içerisinde hakkını kullanmıyacağını belli bir süre önce yazılı olarak yönetime bildirmesi durumunda site yöneticiliği sözkonusu devre mülkü hak sahibi adına başka bir şahsa kiralıyor ve kira bedelinden bir kısım komisyon kestikten sonra kalan kısmını devre mülk hak sahibine ödüyor
    ----------------------------------------------------------------------
    siz burada ..../.../2011-..../..../2011 tarihleri arasında ......isimli kişinin kullanmasına muvafakat ederim.
    diye yazmıyormusunuz.

    Alıntı

    Değerli meslekdaşım Namık bey;
    Genelgeleri yayınladığınız için teşekkür ederim.Ancak ben bu genelgelerin konumuza pek açıklık getirdiği kanaatinde değilim şöyleki:
    Devremülk site yöneticiliklerinin aldıkları karar gereği olarak, hak sahibi devre içerisinde hakkını kullanmıyacağını belli bir süre önce yazılı olarak yönetime bildirmesi durumunda site yöneticiliği sözkonusu devre mülkü hak sahibi adına başka bir şahsa kiralıyor ve kira bedelinden bir kısım komisyon kestikten sonra kalan kısmını devre mülk hak sahibine ödüyor.”ortada ufakta olsa bir para dönüyor.”Ayrıca site yönetimi ileride kendilerine bir risk doğurmasın diye de noterden muvafakatname istiyorlar.Bugüne kadar muvafakatname için noterliğimize gelipte ben herhangibir para almadım, bu işi allah rızası için yapıyorum diyen çıkmadı.300-350-375 ve hatta 400 Tl. alanları biliyorum.Eeee şimdi ben bu işlemden “damga alamam o kesin “peki neden nisbi harç almıyayım?



    Değerli meslektaşım,


    Hazırlacak olan muvafakatnamede , hangi şahıs adına muvafakat ediliyorsa isim belirtildiği takdirde maktu harç alabiliriz.
    Yoksa tüm dönem boyunca işlemde isim belirtmeden üçüncü kişiler adına muvafakat ediyorsa tabii ki bu genelgeler bizim konumuza uzak kalacaktır.Bu durumda nisbi harca tabidir.
    Saygılarımla.

    ANKARA, 9.8.1993
    Özü : Bazı muvafakatnameler Hk.
    GENELGE
    63


    Son zamanlarda ve özellikle büyük şehirlerde (... adresinde kiracı olarak işgal ettiğim dairenin ..... bölümünde .... kişi veya şirketin faaliyet göstermesine muvafakat ettiğimizi ve bu sebeple kendilerinden kira talep edilmeyeceğini beyan ederiz.) şeklinde işlemler yaptırılmak istendiği tespit edılmekle bu konuda görüş istediğimiz Maliye Bakanlığından gönderılen 16.7.1993 tarih ve 44731 sa­yılı yazıda:


    "Bilindiği üzere 492 sayılı Kanunun 42 nci maddesinde, değer veya ağrılık ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (2) sayılı tarifede yazılı değer veya ağırlık esastır.
    Menkul ve gayrimenkul mallar hakkında alım, satım, taahhüt ve rehinle il­gili her nevi mukavele, senet ve kağıtlarda değer göserılmesi mecburidir. Rehin bordroları hakkında bu hüküm uygulanmaz denilmiştir.


    Ayrıca, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunun 10 ncu maddesinde, damga vergisi nisbi veya maktu olarak alınır. Nisbi vergide kağıtların nevi ve ma­hiyetlerine göre, bu kağıtlarda yazılı belli para, maktu vergide kağıtların ma­hiyetleri esastır. Belli para terimi, kağıtların ihtiva etiği veya bunlarda yazılı ra­kamların hasıl edeceği parayı ifade eder hükmü yer almıştır.


    Yazınıza konu teşkil eden muvafakatname başlıklı kağıdın in­celenmesinden, bir taşınmazın kiracısı, kiracı olarak işgal ettiği dairenin bir bö­lümünün herhangi bir kişi veya şirket tarafından kullanılmasına muvafakatı ve bu sebeple de kira talep etmeyeceğini beyan etmektedir.


    İnceleme konusu belgenin, hukuki niteliği itibariyle, bir yerin bedelsiz ola­rak kullanılma hakkını karşı tarafa barakarak Borçlar Kanunun 229 ncu mad­desindeki (ariyet, bir akittir ki onunla ariyet veren, bir şeyin bedava kul­lanılmasını ariyet alana bırakmak ve alan dahi o şeyi kullandıktan sonra geri vermekle mükeNef olur.) hükmü çerçevesinde, ariyet akdini oluşturması ve ma­hiyetine göre 492 sayılı Kanunun 42 nci maddesinde belirtilen değer gös­terilmesi zorunlu kağıtlar meyanında da bulunmaması sebebiyle maktu damga vergisi ve harca tabi tutulması gerekmekte, Adalet Bakanlığının konuya ılişkin görüşü de bu meyanda bulunmaktadır.


    Buna göre, ariyet akti oluşturmak amacıyla yazılı biçimde teklifname dü­zenlenmesi istediğini kapsayan sözkonusu kağıdın, 488 sayılı Kanun gereğince maktu damga vergisen, 492 sayılı Kanun gereğince de maktu harca tabi tu­tulması icap eder." denılmektedir.
    Bilginizi ve benzeri işlemlerde buna göre hareket ifasını rica ederim. Saygılarımla,
    Türkiye Noterler Birliği
    BAŞKAN YARDIMCISI
    Fethiye TUNÇSİPER
    (Beyoğlu 15. Noteri)

    Sn. Sultan hn. bu genelgeyi incelenızi taavsiye ederim.


    Saygılarımla.




    ANKARA, 2.9.1993
    Özü : Bazı muvafakatnameler Hk.


    GENELGE 66


    Noterliklerde, "Muvafakatname" başlığı altında, "Şirketimizin faaliyet gös­terdiği ... Sokak ... adresinde, yeni kurulan ..... şirketinin herhangi bir kira öde­meden faaliyet göstermesinde tarafımızca bir sakınca bulunmamaktadır." şek­linde yapılmak istenen işlemin, bu şekliyle yapılıp yapılamayacağı, yapılabilirse harç ve damga vergisinin ne şekılde alınması gerekeceği konusunda görüş is­tediğimiz Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden gönderilen 30.7.1993 günlü 32805 sayılı yazıda:


    "1- İncelenen sözleşme ile taşınmaz malın sahibi olan şirketin kendi rı­zasıyla taşınmaz malını başka bir şirkete herhangi bir bedel ödemeksizin ya­rarlanmasına ve faaliyet göstermesine muvafakat ettiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında bir ariyet sözleşmesi ilişkisi kurulmak istenmektedir.


    Ariyet sözleşmesini düzenleyen Borçlar Kanunun 299. maddesinde; "Ariyet bir akittir ki onunla ariyet veren, bir şeyin bedava kullanılmasını ariyet alana bı­rakmak.ve alan dahi o şeyi kullandıktan sonra geri vermekle mükellef olur." de­nilmektedir. Söz konusu sözleşme ariyet akdinin icap bölümünü oluş­turmaktadır. Karşı tarafın kabul etmesi halinde ariyet sözleşmesi kurulacak; reddetmesi halinde ise sözleşme kurulmuş olmayacaktır.


    Hukukumuzda bu senedin düzenlenmesine engel olabilecek bir hüküm bu­lunmamaktadır. Bu nedenle, senedin noterlikte düzenlenmesi de mümkündür.


    2- Alınacak harç ve damga vergisi konusuna gelince; 492 sayılı Harçlar Kanunun 42/2. maddesinde, "Menkul ve gayrimenkul mallar hakkında alım, satım, taahhüt ve rehinle ilgili her nevi mukavele, senet ve kağıtlarda değer gös­terilmesi mecburidir. Rehin bordroları hakkında bu hüküm uygulanmaz." de­nilmektedir.


    Taşınmazın kullanımı bedelsiz olarak karşı tarafa bırakıldığından işlemin mahiyeti icabı değer gösterilmesine gerek bulunmamaktadır. Ayrıca 488 sayılı Damga Vergisi Kanunun 10. ve 11. maddelerinde belirtilen değer gösterilmesi mecburi olan işlemler içine de girmemektedir. Bu nedenle işlem üzerinden maktu damga vergisi ve harcın alınması uygun olacaktır. Maliye Bakanlığı Ge­lirler Genel Müdürlüğünden alınan 16 Temmuz 1993 tarih ve 44730 sayılı mü­talaa ile de bakanlığımızın bu görüşüne iştirak edilmiş bulunulmaktadır.


    Bu itibarla, bir şirketin kendi rızasıyla taşınmaz ma4ını karşılıksız olarak is­tifade etmesini, başka bir şirkete bıraktığı ekli sözleşmenin noterlikte ya­pılabileceği ve sözleşmeden maktu damga vergisi ve harcın alınması gerektiği Bakanlığımızca düşünülmektedir." denilmektedir.
    Bilginizi ve gereğinin buna göre ifasını rica ederim. Saygılarımla,


    Türkiye Noterler Birliği
    BAŞKANI
    M.Muhsin BILGE
    (Beyoğlu 23. Noteri)