Velayet Vesayet Kayyımlık - Bursa Noter Odası

  • VELAYET, VESAYET VE KAYYIMLIK



    Bursa Noter Odası Hukuk Komisyonu



    BAŞKAN
    Cengiz SABANCI Bursa 3.Noteri
    ÜYELER
    Göksel NUR Bursa 15.Noteri
    Selahattin ŞAHİN Bursa 14.Noteri
    Nihat KÜNEFECİ Yalova 1.Noteri
    Nuran KÖSEMEN İnegöl 3.Noteri





    1512 Sayılı Noterlik Kanunun 72.maddesi, Noterlerin ilgililerin istemi üzerine, hukuki işlemleri belgelendirdiklerini; ilgilinin, belgelendirme isteminde bulunan kişi olduğunu; Noterlerin, iş yaptıracak kimselerin kimlik ve yeteneğini araştırıp öğrenmekle yükümlü olduğunu; 85.maddede, ilgilinin kişiliği hakkında kanı sahibi olması gerektiğini ve yine aynı yasanın 79 .maddesi de, veli, vasi ve kayyım sıfatıyla işlem yaptırmak isteyen kişilerin sıfat ve yetkilerini, işlem yapmaya izinli olduklarını belirtir belge göstermekle yükümlü olduklarını; Noterin de, bu belgenin gösterildiğini iş kağıdına yazmakla birlikte, bir örneğini de işleme eklemek zorunda olduğunu, hükme bağlamıştır. Keza, Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 90.Maddesi, kimlik tesbitinde hangi belgelerin kabul göreceğini ve bu konuda izlenecek yolu belirledikten sonra; 91.Maddesinin 1.fıkrası aynen " Noterin ilgilinin yeteneği hakkında bir kanı sahibi olması gereklidir. Temyiz kudretine sahip bulunan ve işlemin niteliğine göre gerekli yaşa girdiği anlaşılan herkes hukuki işlemleri yapmaya ehil olup, bu yaş resmi belge ile saptanır. Tanık veya kanı ile yaş tesbit edilemez" esasını getirmiştir. 92.maddesi ise, başkaları adına iş ve işlem yaptıracaklardan istenilecek belgelerin nelerden ibaret olduğunu tek tek saymıştır.



    Görüldüğü gibi Yönetmelik, 1512 Sayılı Yasa paralelinde düzenlemeler içermektedir.



    Tüm insanlar hukuk düzeni sınırları içerisinde haklara ve borçlara ehil olmada eşit olup ,buna hak ehliyeti denilmektedir. (TMK Md 8)



    Ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlı olmayan her ergin kişi ise, kendi fiilleri ile hak edinmekte ve borç altına girebilmektedir. Buna da fiil ehliyeti diyoruz (TMK Md 9.10). O halde, ayırt etme gücü bulunmayan, küçük ve kısıtlıların fiil ehliyeti de bulunmamaktadır (TMK Md 14).



    Erginlik, 18 yaşın doldurulmasına bağlıdır. Evlilik, evlenen kişiyi ergin hale getirir
    (TMK.Md.11).



    Velisinin rızasıyla 15 yaşını dolduran küçük, Mahkemece hükmen ergin kılınabilir (TMK Md 12).



    T.M.K. nun 13.maddesinde, ayırt etme gücü "Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir" şeklinde anlatılmıştır.



    Keza, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin, yasada gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, fiillerinin hukuki sonuç doğurmayacağı, aynı Kanunun 15.maddesinde vurgulanmıştır.



    Bunun aksine, ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası ile kendi işlemleri ile borç altına girerler.



    Yasal temsilcisinin rızası yoksa, kendi işlemleriyle borç altına girmeleri mümkün değildir.



    Kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanma ve karşılıksız kazanmada , yasal temsilcisinin rızasına gerek yoktur.



    Ayrıca, ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlılar haksız fiillerinden sorumlu tutulmaktadırlar (TMK Md 16).



    Bu genel mahiyetteki açıklamalardan sonra velayet, vesayet ve kayyımlık konularını, aşağıdaki ana başlıklar halinde inceleyebiliriz:



    I- VELAYET



    T.Medeni Kanunun muhtelif bölümlerinde değinilen velayet, 335-351. maddeler arasında düzenlenmiştir. Evli ana ve babanın:
    - Ergin olmayan çocukları,
    - Kısıtlanan ve ancak hakim tarafından vasi atanmasına gerek görülmeyen ergin çocukları, velayetleri altındadır.



    Kanuni birsebep olmadıkça, velayet ana ve babadan alınamaz. (TMK.Md 335).



    1- Velayetin Kullanma Şekli:



    Evlilik süresince ana ve baba, velayeti birlikte kullanırlar (TMK.Md 336) ve çocuklarını 3. kişilere karşı birlikte temsil ederler (TMK.Md 342).



    Velayet hakkının ana ve baba tarafından birlikte kullanılması, irade birliğini ifade etmektedir. Ancak, fiili imkansızlık söz konusu olduğunda ve dolayısıyla, eşlerin gerek yurt içinde ayrı ayrı yerlerde ve gerekse birisinin yurt dışında bulunması, yada askerde olması veya eşlerden birinin hasta olması, işlemin tamamlanmasında zaman darlığı gibi haller ile diğer haklı sebeplerin varlığında, eşlerden birisinin işlemi tek başına yapabileceği; gerektiğinde, işlemi yapacak olan eşe diğer eşin vekalet veya muvafakat verebileceği; belli bir iş için velayetin kullanılmasında, konusu da belirtilerek, eşlerin 3. kişiye vekalet verebileceği; tüm bu gibi durumlarda, Noterin engel ve imkansızlığı tesbit ve araştırmasına gerek olmadığı; velinin beyanıyla yetinilerek işlemi yapabileceği kabul edilmelidir. (T.Noterler Birliği'nin 11/6/2002 ve 54 sayılı Genel Yazısındaki Adalet Bakanlığı Hukuk işleri Genel Müdürlüğünün 3/6/2002 gün ve 12071 sayılı yazısı).



    Esasen TMK.nun 342.maddesinin 2.fıkrasında da " İyi niyetli 3.kişiler, eşlerden her birinin diğerinin rızasıyla işlem yapıldığını var sayabilirler" hükmüne yer verilmiştir. Keza aynı maddenin 3.fıkrası, kısıtlıların temsiline ilişkin hükümlerin velayetteki temsilde de uygulanacağını öngörmüştür (TMK.Md 342).





    Ortak hayat sona ermiş veya ayrılık hali varsa; velayet hakim tarafından eşlerden hangisine verilmişse, o eş tarafından kullanılır. Ana babadan birisinin vefatı halinde velayet sağ kalan eşe; boşanmada ise, çocuk kime bırakılmışsa, o eşe aittir (TMK. Md. 336)



    Şayet ana baba evli değilse velayet anaya aittir (TMK Md 337). Ancak ana:
    - Küçükse,
    - Kısıtlı ise,
    - Ölmüşse,
    - Velayet kendisinden alınmışsa,
    çocuğun çıkarı göz önüne alınarak, hakim tarafından vasi atanır veya velayet babaya verilir (TMK Md 337).



    Boşanmada velayet hakkı, mahkeme kararı ile ana veya babadan birisine verilmişse, bu hakkın verildiği tarafın ölümü halinde velayet, sağ kalana kendiliğinden geçmez; Mahkeme tarafından sağ kalana velayetin verilmesi veya bir başkasının vasi atanması gerekir (TMK Md. 183-366).



    Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda gereken kararları alıp uygulamak zorundadır (TMK Md 339-340-341);



    16 yaşını dolduran kadın ve erkek ancak hakimin izni ile evlenebildiği halde; 17 yaşını tamamlayan erkek veya kadın velinin, veli yoksa vasi veya vesayet mahkemesinin izni ile evlenebilir. 17 yaşından küçüklerin evlenmesi için yasal temsilcinin izin ve muvafakati alınamaz (TMK Md124-126



    Evlendirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 14.Maddesini değiştiren 1.Maddesi).
    Mal rejimi sözleşmesi, ayırt etme gücüne sahip olanlar tarafından yapılabileceğinden; küçük veya kısıtlılar ancak yasal temsilcilerinin rızasını almak suretiyle böyle bir işlemi yapabilirler (TMK Md 204).



    TMK nun 19 maddesinin 1.fıkrası yerleşim yerini, bir kimsenin sürekli kalmak amacıyla oturduğu yer olarak tanımlamıştır.



    Aynı yasının 21.maddesi ise, velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yerinin ana ve babasının; böyle bir ortak yerleşim yeri yoksa, küçüğün velayetinin bırakıldığı ana ve ya babanın yerleşim yeri olduğunu; vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin de, bağlı olduğu vesayet makamının bulunduğu yer olduğunu belirtmiştir.



    Türk Medeni Kanununun 342. maddesinin 3.fıkrası ile velilerin çocukları temsil etmelerinde vesayetteki temsile ilişkin hükümlere yollama yapılmış ise de, bu yollama yapılırken vesayet makamlarının iznine tabi hususlar hariç tutulmuştur. Buna göre, velilerin çocuklarını temsilde, vasilerin vesayet makamının iznine tabi olduklarına ilişkin hüküm uygulanmayacaktır.



    Bu durumda da, velilerin çocuklarına ait motorlu araç niteliğindeki taşınır mallar ile taşınmaz malları satmasında hakimden izin almasına gerek olmadığı gibi, TMK nun 462.Maddesinde yazılı diğer hallerde de hakimin iznine ihtiyaç olmadığı sonucuna varılmaktadır (Yargıtay 2.HD.nin 24/05/2002 Gün ve E.2002/ 5872,K.2002/6444 sayılı kararı).



    Medeni Kanunun 327 ve 356.maddeleri uyanırca, çocuk taşınmaz mallarının sarfına ilişkin tasarrufi işlemlerde hakim izninin alınması zorunludur.



    Çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi için zorunluluk varsa hakim, ana ve babaya belirlediği miktarda çocuğun diğer mallarına (taşınmazlarına) da başvurma yetkisi tanıyabilir (TMK Md 356).



    Ana ve baba, yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu olağan üstü harcamalar yapabilmesini gerektirdiği takdirde ya da olağandışı herhangi bir sebebin varlığı halinde, hakimin izniyle çocuğun mallarından (taşınmazlarından ) onun bakım ve eğitimine yetecek belli bir miktarı sarf edebilirler (MK Md 327).



    Tapu Kadastra Genel Müdürlüğünün 11/06/2002 tarih 2002/7 sayılı Genelgesinde " çocuk mallarına ilişkin tasarrufi işlemlerde velayet hakkını kullananlar tarafından yapılacak işlemin TMK 327 ve 356 .
    maddelerdeki amaca ilişkin olmadığı beyan edilmiş ise, buna ilişkin beyanların yazılı olarak alınması gerekir " denmiştir.



    Bu nedenle ana ve babanın Noterliklerde bu konuya ilişkin olarak verecekleri beyanname - taahhütnamenin yapılabileceği, TNB nin 2003/ 29 sayılı Genelgesinde belirtilmiştir.



    2) Velinin Temsilen Yapamayacağı İşlemler ve Kayyım Atanmasını Gerektiren Haller:



    Yukarıda da değinildiği üzere, Medeni Kanunun 342.Maddesinde vasiler hakkındaki hükümlerin veli hakkında da uygulanacağı belirtilmiş, sadece velinin hakimden izin almasına gerek bulunmadığına dikkat çekilmiştir. Bu maddenin yaptığı yollama gereği T.Medeni Kanununun 449.maddesi veliler hakkında da uygulanmaktadır.



    Buna göre;
    - Veli velayeti altındaki kişi adına kefil olamaz, kefalet ipoteği yapamaz,
    - Vakıf kuramaz,
    - Taşınmaz mal bağışlayamaz, küçük aleyhine bedelsiz ayni veya şahsi hak kuramaz.



    Medeni Kanunun 345.Maddesine göre "Çocuk ile ana baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile 3.kişi arasında yapılacak bir hukuki işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve hakimin onayına bağlıdır".



    Bu hükümle ana babanın çıkarlarıyla çocuğun çıkarlarının çatışması halinde ana babanın veli sıfatı ile çocuğu temsil etmeleri sakıncalı bulunmuş ve çocuk korunmak istenmiştir. Çocuk ile ana ve baba arasında her hukuki işlemde kayyım tayini gerekmez.



    Kayyım tayini için şu hususların mevcut olması gerekir.



    - Hukuki işlem çocuk ile ana baba arasında,
    - Hukuki işlem çocuk ile 3. kişi arasında, olmalıdır.



    Keza hukuki işlem;



    - Ana baba yararına olmalıdır,
    - Çocuk bu işlemle borç altına girmelidir.



    Bu iki unsur bir arada mevcut ise kayyım tayini gerekir.



    Ana veya baba tarafından çocuğa yapılacak satış işlemlerinde, işleme kayyımın katılması ve hakimin onayı aranmalıdır.



    Yine, çocuğun malı ana veya baba, yada müştereken her ikisi tarafından satın alınacaksa , çocuğu temsilen işleme kayyımın katılması gerekmektedir.



    Veli çocuğun alacağı kredi için çocuğun malını hakimden izin almadan ipotek edebilir.



    Ancak kendisi veya başkasının alacağı kredi için çocuğun malını ipotek edemez. Böyle bir işlem kefalet ipoteği sayılır. Ve çocuğun kefaleti de TMK 342.Maddesinde yasaklanmıştır.







    Çocuğun şirkete ortak olması ve sermaye koyması durumunda sermaye olarak konacak mallar bakımından ana babada şirket ortağı ise, ya da çocuğun hissesini ana babaya satışında menfaat çatışması olabileceğinden kayyım katılması ve hakimin onayı gerekir.



    Miras taksim sözleşmelerinde çocukla mirasçı olan ana baba arasında bir sözleşme akdedildiği için bu tür işlemler için kayyım tayini ve hakim onayı aranmalıdır.



    Yukarıda da belirtildiği üzere, kısıtlanan ergin çocuklar için hakim tarafından vasi atanmamış ise, ana ve babalarının velayetleri altında kalırlar ( MK.335).



    Ergin çocuğun kısıtlanmasına karar veren hakim bu kimseye bir vasi tayin edebilir.Ancak vasi tayin edilmemiş ise ergin, ana babanın velayeti altında sayılır.



    Bu kimse için artık vesayet değil velayet hükümleri uygulanır. Reşit çocuğun kısıtlanmasında, asıl olan çocuğun vesayet altında değil velayet altına alınması olduğundan, yapacağı işler için Mahkemelerin izin ve onayına ihtiyacı olmayan velinin, yanlışlıkla vasi olarak atanması, yaptığı işlerin Mahkemece onayını gerektirmez. (Y.1.HD. 10.1988 T.1988/ 6695 E.1988/10273 Sy.K)



    Ergin olmayan çocukların yurt dışına çıkışlarında, velisi durumundaki ana ve babanın Noterliklerde verecekleri muvafakatnamelerde, çocukları olduklarını kanıtlayan belge, boşanma, velayet kararı ve benzeri belgeler dayanak olarak işleme yazılıp, eklenmelidir.
    (T.Noterler Birliğinin 1980/ 23 Sayılı Genelgesi)



    3) Küçüğün Velisinden İzin Almaksızın Yapabileceği İşler:



    T.M.Kanunun 16.Maddesinde, ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlıların, yasal temsilcinin rızası olmadan yaptıkları işlem sonucu borç altına giremeyecekleri ve ancak, karşılıksız kazanım ve şahsa sıkı sıkıya bağlı ( münhasıran şahsa merbut) hakları kullanmada böyle bir rızanın gerekli olmadığı ifade edilmiştir. T.Noterler Birliğinin 1984/ 38 Sayılı Genelgesinde, kişiye bağlı hakların neler olabileceği genel olarak sayılmıştır.



    Keza Prof.Dr. Şeref Ertaş'ın Hukuk Dergisinin 106.sayfasında yer alan " Şahsa Sıkı Sıkıya Bağlı Haklar" makalesinde, konu ayrıntıları ile incelenmiştir. Bu durumlarla ilgili olarak, ayırt etme gücüne sahip küçüğün ve kısıtlıların yasal temsilcinin izinini almadan avukata ve başkalarına vekalet verebileceği sonucu çıkmaktadır (TNB nin 1992/45 Sayılı Genelgesi



    Yine TMK nun 359. maddesi uyarınca çocuğa bir meslek veya sanatla uğraşması için velisi tarafından muvafakat verilmişse, çocuğun, uğraş konusu bu işle ilgili vekaletname verebileceği öngörülmüştür (TNB 1992/ 45 Sayılı Genelgesi).



    Ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlı, tasarruf hakkı kendisine bırakılan mal ve alacaklarla kendi kişisel kazancının yönetimi ve bunlardan yararlanma hakkına sahip olup, bu durumlarda da avukata veya bir başkasına vekalet verebilir (TNB 1992/ 45 Sayılı Genelgesi - TMK Mad 359- 455).



    Ceza davasındaki sanık mümeyyiz küçükse, kendisini savunmak üzere, yasal temsilcisinin izini aranmaksızın avukata vekaletname vermesinin mümkün olacağı, T.Noterler Birliğinin 1992/45 sayılı Genelgesinde vurgulanmıştır.



    Ayırt etme gücüne sahip ve 15 yaşını doldurmuş küçük vasiyetname yapabilir ( TMK Md 502).



    Ancak, miras sözleşmesi yapamazlar (TMK.Md 503).



    Evlenmeye izin davası açabilir ( TMK Md 128) , evlilik dışı doğan çocuklarını tanıyabilirler (TMK Md 295)







    4) Evlatlıkta Velayet:



    Ergin olmayan küçüğün evlat edinilmesi halinde Türk Medeni Kanunun 314. Maddesine göre " Ana babaya ait olan haklar ve yükümlülükler evlat edinene geçer.



    Evlatlık, evlat edinenin mirasçısı olur ve soyadını alır....
    Eşler tarafından birlikte evlat edinilen ve ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus kaydına ana ve baba adı olarak evlat edinen eşlerin adları yazılır...."



    Bu maddeden de anlaşılacağı üzere, küçüklerin evlat edinilmesi halinde velayet hakkı evlat edinene geçmektedir. Eşler birlikte evlat edinmiş ise, velayet hakkını birlikte kullanırlar.



    Evlat edinen evli değilse velayet hakkını yine tek başına kullanacaktır. Evlatlık verme ile gerçek ana ve babanın velayet hakkı sona erer.



    Küçük evlatlığın velisi durumundaki birlikte evlat edinen eşlerden her ikisinin veya tek başına evlat edinenin vefatı halinde velayet hakkı evlatlığın ana ve babasına dönmez, vasi tayin edilmelidir.



    5) Velayetin Kaldırılması:



    Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınmaz yada bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hakim velayetin kaldırılmasına karar verir.



    Velayet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa, çocuğa bir vasi atanır.



    Kararda aksi belirtilmedikçe, velayetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar (TMK Md 348).



    Velayete sahip ana ve babanın yeniden evlenmesi, velayetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak çocuğun çıkarı gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi; durum ve koşullara göre; velayet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir (TMK 349).



    II- VESAYET:



    Vesayete ilişkin hükümler, TMK nun 396-425. maddeleriyle 438- 494. Maddeleri arasında yer almış olup; 426- 437.maddeleri arasında ise,kayyımlık ve yasal danışmanlık konuları işlenmiştir.



    Vesayet, kamu vesayeti ve özel vesayet şeklinde ikiye ayrılmaktadır.



    Vesayet Organları:



    1) Kamu Vesayeti:



    Özel Vesayet dışındaki hallerde kamu vesayeti ve buna ilişkin hükümler uygulanır. TMK. nun 397. Maddesine göre kamu vesayeti vesayet makamı ve denetim maka mından oluşan vesayet daireleri tarafından yürütülmektedir.







    Vesayet organları:
    - Vesayet daireleri,
    - Vasi ve kayyımdan, ibarettir (TMK.396)



    Vesayet daireleri ise:
    - Kamu vesayeti,
    - Özel vesayet
    şeklinde ayrıma tabi tutulmuştur ( TMK 397).



    Kamu vesayeti de :
    - Vesayet makamı,
    - Denetim makamı,
    olup; vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesi,
    denetim makamı ise, Asliye Hukuk Mahkemesidir (TMK 397).



    2) Özel Vesayet:



    Özel vesayet koşulları, TMK nun 398 .Maddesinde " Vesayet altındaki kişinin menfaatinin haklı gösterdiği, özellikle bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi gerektiği takdirde vesayet istisnai olarak bir aileye verilebilir.



    Bu durumda vesayet makamının yetki, görev ve sorumluluğu kurulacak aile meclisine geçer" şeklinde ifadesini bulmuştur.



    Özel vesayet, vesayet altına alınacak kişinin fiil ehliyetine sahip:



    - iki yakın hısımının
    - Bir hısım ile eşinin istemi üzerine,



    denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından kurulur (TMK 399 Md).



    Vesayet altındaki kişinin vasi olmaya ehil, 4 yıl için denetim makamı tarafından atanan en az üç hısımın katılımı ile oluşan bu kurul, "Aile Meclisi" olarak adlandırılmıştır (TMK 400 Md)



    Denetim makamı Asliye Hukuk Mahkemesi



    - Aile meclisinin görevini yapmadığı veya
    - Vesayet altındaki kişinin çıkarı gerektirdiği takdirde, aile meclisini her zaman değiştirebileceği gibi, özel vasiyete de son verebilir (TMK 402 Md).



    3) Vesayet Gerektiren Haller:



    TMK da vesayeti gerektiren haller:
    - Küçüklük
    - Kısıtlama
    olmak üzere, iki başlık halinde sayılmıştır.



    a) Küçüklük:



    Eğer küçük velayet altında değilse, vesayet altına alınır. Görevi sırasında vesayeti gerektiren böyle bir halin varlığını öğrenen belli makamlar ile Noterler keyfiyeti, yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdürler (TMK 404).



    b) Kısıtlama:



    aa- Akıl Hastalığı veya Akıl Zayıflığı:



    - Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle işlerini göremeyen,
    - Korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken,
    - Başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan, her ergin kişinin kısıtlanacağı; görev sırasında Noterlerin bu durumda olanları yetkili vesayet makamına bildirmesi gerektiği TMK. nun 405.Maddesinde öngörülmüştür.



    bb- Savurganlık Alkol veya Uyuşturucu Madde bağımlılığı. Kötü Yaşama Tarzı. Kötü Yönetim:



    - Savurganlığı,
    - Alkol veya Uyuşturucu madde bağımlılığı,
    - Kötü yaşama tarzı,
    - Mal varlığını kötü yönetme, gibi nedenlerden dolayı Kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bundan dolayı sürekli korunma ve bakıma muhtaç olan,
    - Başkalarının güvenliğini tehdit eden,
    ergin kişiye vasi atanacağı TMK nun 406. maddesinde hükme bağlanmıştır.



    cc- Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza:
    Kesinleşmiş Mahkeme ilamı ile bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkum olan ergin kişiye vasi tayini zorunludur. Cezayı yerine getiren makam bu durumu yetkili vesayet makamına bildirmek durumundadır (TMK 407).



    dd- İstek Üzerine Vesayet:



    T.Medeni Kanunun 408 .maddesi "Yaşlılığı sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilir" hükmünü getirmek suretiyle istek üzerine de vesayet altına alınma mümkün hale getirilmiştir.



    4) Vesayette Yetki ve Atama:



    Vesayet altındaki küçüklerin yerleşim yeri, bağlı oldukları vesayet makamının bulunduğu yer olduğundan (TMK Md 21); vesayet işlerinde yetki de, bu yer vesayet dairelerine aittir (TMK 411 Md). Dolayısıyla, vesayet altındaki kişi vesayet makamının izini olmadan yerleşim yerini değiştiremez (TMK Md 412).



    Yetkili vesayet makamı, ergin bir kişiyi vasi olarak atayabileceği gibi; rızaları bulunduğu takdirde, görevi birlikte veya belirlenen yetkiler dahilinde ayrı ayrı yerine getirmek üzere, birden fazla vasi atayabilir. Rızaları yoksa, birden fazla vasi atanamaz (TMK Mad 413)





    Vesayet makamı, gecikmeksizin vasi atamakla yükümlü olup (TMK 419.Md); kısıtlama ve vasi atanmasına ilişkin Sulh Hukuk Mahkemesi kararı, kısıtlının yerleşim yerinde ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan olunur ve ayrıca karar vasiye hemen tebliğ edilir, ilandan önce kısıtlama 3. kişileri etkilemez (TMK Md 410- 421). Vasi atanmasına ilişkin kararın kesinleşmesi ve dolayısıyla kesinleşme şerhi taşıması gerekir (TMK Md 410-425-438).



    Vasi 2 yıl için atanmakla birlikte, vesayet makamı bu süreyi her defasında ikişer yıl uzatabilir.Ancak vasi 4 yılın dolması halinde vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir (TMK Md 456).



    Vesayet ataması ile ilgili kararda, bu sürelere dikkat edilmelidir.



    Vesayet makamı tarafından atanan ve atanma kararı kesinleşen vasi, gerek vesayet altındaki küçüğün ve gerekse kısıtlının mal varlığı ve kişiliği ile ilgili çıkarlarını korumak, vesayet dairelerinin yetkilerine ait hükümler saklı kalmak üzere, hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlü kılınmıştır (TMK Md 403- 448).



    5) Vasinin Yapamayacağı İşler:



    Vasi.vesayet altındaki kişi adına:



    - Kefil olamaz,
    - Vakıf kuramaz,
    - Önemli nitelikte bağışta,
    bulunamaz (TMK Md 449). Bunlar yasak işlemlerdir.
    Şayet vesayet altındaki kişi, ayırt etme yeteneğine sahipse, vasinin açık veya kapalı izini yahut sonradan buna muvafakat etmesi halinde yükümlülük altına girebileceği gibi, bir haktan da vazgeçebilir (MK Md 451).



    Yine, vesayet altındaki kişiye vesayet makamı tarafından bir meslek veya sanatın yürütülmesi için izin verilmişse; bu meslek veya sanatla ilgili olağan mahiyetteki her türlü işlemi yapabilir, bundan dolayı da tüm mal varlığı ile sorumlu durumundadır (TM Md 453).



    6) Vasinin Vesayet Makamından İzin Alması Gereken Haller:



    T.Medeni Kanunun 462.maddesi aşağıda belirtilen hukuki işlemlerin vasi tarafından yapılabilmesi için vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesinin izinini şart koşmuştur.



    Bu haller şunlardır:



    1- Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması,



    2- Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı devri ve rehnedilmesi,



    3- Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri,



    4- Ödünç verme ve alma,



    5- Kambiyo taahhüdü altına girme,



    6- Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması,



    7- Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,



    8- Acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,



    9- Mal rejimi sözleşmeleri, miras paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması,



    10- Borç ödemeden aciz beyanı



    11- Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,



    12- Çıraklık sözleşmesi yapılması,



    13- Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım ve sağlık kurumuna yerleştirilmesi,



    14- Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi.
    Vasinin.TMK. nun 462 ve 463. Maddelerinde belirtilen işlemleri yapabilmesi için Mahkemeden izin alması zorunlu bulunmakla birlikte, izni takiben veya Yasada sıralanan haller dışında yapılacak işler için avukata vekalet verilmesi gerektiğinde Mahkemeden izin alınmasına gerek yoktur (TNB 2002/ 51 Sayılı Genelge).



    7) Vasinin Denetim Makamından İzin Alması Gereken Haller:



    T.Medeni Kanunun 463.Maddesi, vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesinin izninden sonra, denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesinin de iznini gerekli gördüğü halleri aşağıdaki şekilde belirlemiştir:



    1- Vesayet altındaki kişinin evlat edinmesi veya evlat edinilmesi;



    2- Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi ve çıkması;



    3- Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması,



    4- Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması;



    5- Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması,



    6- Küçüğün ergin kılınması,







    Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması



    15- Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,



    16- Çıraklık sözleşmesi yapılması,



    17- Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım ve sağlık kurumuna yerleştirilmesi,



    18- Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi.



    Vasinin.TMK. nun 462 ve 463. Maddelerinde belirtilen işlemleri yapabilmesi için Mahkemeden izin alması zorunlu bulunmakla birlikte, izni takiben veya Yasada sıralanan haller dışında yapılacak işler için avukata vekalet verilmesi gerektiğinde Mahkemeden izin alınmasına gerek yoktur (TNB 2002/ 51 Sayılı Genelge).







    7) Vasinin Denetim Makamından İzin Alması Gereken Haller:



    T.Medeni Kanunun 463.Maddesi, vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesinin izninden sonra, denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesinin de iznini gerekli gördüğü halleri aşağıdaki şekilde belirlemiştir:



    7- Vesayet altındaki kişinin evlat edinmesi veya evlat edinilmesi;



    8- Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi ve çıkması;



    9- Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluğu
    gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması,



    10- Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması;



    11- Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması,



    12- Küçüğün ergin kılınması,



    Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması



    1) Temsil Kayyımlığı:



    T.Medeni Kanunun 426.Maddesinde ifadesini bulmuş olup; vesayet makamının, ilgilinin isteği veya doğrudan doğruya maddede sıralanan haller ile yasada gösterilen diğer hallerde temsil kayyımı atayacağını öngörmüştür.Temsil kayyımı atanmasını gerektiren haller, 426.Maddede şu şekilde sıralanmıştır:



    1- Ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir işini kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse,



    2- Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa;



    3- Yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa.
    2) Yönetim Kayyımlığı:



    Vesayet makamı, yasa gereği veya istek üzerine kayyım atar. Vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan mallar hakkında gerekli önlemleri almak durumunda olup; mal yönetimi için kayyım atar.



    Vesayet makamı tarafından yönetim kayyımı atanacak haller,



    T.Medeni Kanunun 427 .maddesinde belirlenmiştir:



    1- Bir kimse uzun süreden beri bulunamaz ve oturduğu yer de bilinemezse,



    2- Vesayet altına alınması için yeterli bir sebep bulunmamakla beraber, bir kişi mal varlığını kendi başına yönetmek veya bunun için temsilci atamak gücünden yoksunsa,



    3- Bir terekede mirasçılık hakları henüz belli değilse veya ceninin menfaatleri gerekli kılarsa



    4- Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlana-mamışsa,



    5- Bir hayır işi veya genel yarar amacı güden başka bir iş için halktan toplanan para ve sair yardımı yönetme veya harcama yolu sağlanamamışsa.



    3) İsteğe Bağlı Kayyımlık:



    Yaşlılık, sakatlık, deneyimsizlik veya ağır hastalık nedenlerinden birinin varlığı halinde ergin kişiye isteği üzerine bir kayyım atanır (TMK 408- 428 Md).



    Soy bağı davasının reddi ile ilgili dava açmak üzere, ergin olmayan çocuğa, TMK 291 maddesi uyarınca kayyım atanır.



    Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana babanın çıkarına çocuk ile 3. kişi arasındaki hukuki işlemle çocuğun borç altına girebilmesi yine bir kayyımın atanmasına bağlıdır (TMK Md 345).



    Çocuk mallarının tehlikeye düşmesi halinde, yönetim bir kayyıma devredilir (TMK 361. Md.).



    Şirket kuruluşunda velilerle birlikte çocuk da ortaklar arasında bulunuyorsa, kuruluş işlemleri esnasında çocuğa kayyım tayin edilmelidir.



    4) Kayyım Atanması:



    Kayyım, bir vesayet organıdır (TMK Md 396). ve belirli işleri görmek ya da mal varlığını yönetmek üzere vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından atanır (TMK Md 403). Vasi hakkındaki TMK. hükümleri, aksi belirtilmedikçe, kayyım hakkında da uygulanır (TMK 403).



    Kayyım atama kararının kesinleşmesi gerekir ve karar da kesinleşme şerhi aranmalıdır.



    Temsil kayyımı, kayyım atanacak kişinin yerleşim yeri; yönetim kayyımı ise, mal varlığının büyük bölümünün yönetildiği veya temsil edilenin payına düşen malların bulunduğu yer vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından atanır (TMK Md 430).



    Vasinin atanmasına ilişkin kurallar, kayyım atanmasında da uygulanır (TMK Kd 431).



    5) Kayyımlığın Sona Ermesi:



    Temsil Kayyımlığı, Kayyımın yapmakla görevlendirildiği işin bitirilmesi ile Yönetim Kayyımlığı, Kayyımın atanmasını gerektiren nedenin ortadan kalkması ya da kayyımın görevden alınması ile;
    isteğe bağlı kayyımlıkta ise, vesayet makamının kararı ile;
    sona erer (TMK Md 477).



    Kayyım ataması ilan edilmişse veya vesayet makamı gerekli görürse, kayyımlığın sona erdiği de aynı şekilde ilan olunur (TMK Md 478). 13/ 09/ 2005.



    Kaynak: Türkiye Noterler Birliği • Şubat 2006 • Sayı : 129

    <p>İNSANDA YOKSA EDEP... NEYLESİN MEDRESE NEYLESİN MEKTEP... OKUSA ALİM OLSA MERKEP... BAK YİNE MERKEP YİNE MERKEP...</p>